Haber

Sırrı Süreyya Önder: İnsanlar donmadan sabah geçirmenin derdinde

Alevi Kültür Dernekleri Adıyaman Şubesi tarafından düzenlenen yardım organizasyonunda görev alan eski HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Lider, Maraş merkezli depremlerin harabeye çevirdiği illerden biri olan Adıyaman’daki son duruma ilişkin izlenimlerini paylaştı. Bölgede gönüllü faaliyetlerin dayanışma içinde devam ettiğine işaret eden Önder, çadır ve tuvalet sıkıntısına dikkat çekti. Devletin koordinasyon eksikliğine tepki gösteren Önder, “Belediye yok, onu anlıyoruz.

Halk TV yayınına açıklamalarda bulunan Önder, Alevi Kültür Dernekleri Adıyaman Şubesi’ndeki faaliyetlere dikkat çekerek, liderlik esasına göre değil, ekip ruhuyla çalıştıklarını söyledi:

“Örneğin burada kafa yok. Yani herkes büyük bir dayanışma içinde, yatkın olduğu şeye sahip çıkarak, büyük iş birliği ve pratik analizlerle, şikayet etmek yerine yaratıcı çözümler bularak burada.”

Kuruma ait alanı Türk Tabipler Birliği’nin muayene ve ilk yardım yaptığı alana dönüştürdüklerini, burada gerekli tüm ekipmanların bulunduğunu belirten Önder, kentte devletin desteğini göremediklerini söyledi.

Önder’in canlı yayınını anlattı:

“Tokat’tan Trabzon’a, Rize’den Edirne’ye buraya gelmeyen genç, istekli, kurum kalmadı. Hepsine minnettarız, hepsi canla başla çalışıyor. Adanan var, davacı var, HDP’li var. Müdahale olmadığında nasıl bir dayanışma ruhunun yükselebileceğine dair umut verecek, insanı gururlandıran en kıymetli duygudur CHP’li.

Belediye yok çünkü belediye yıkıldı. Ancak Avrupa Birliği desteği, finansmanı ve kriterleri ile yapılan cam binanın tek bir camı belediye tarafından kırılmadı. Sarsıntıdan beş dakika sonra jeneratör devreye girdi. Tertemiz sağlam, buradan herkes gerekli sonucu çıkarabilir. Şimdi tüm gönüllülere birkaç söz söylemek istiyorum.

Depremden sonra her saatin, her günün ihtiyaç karakteri farklıdır. İnsanlar mücadele ediyor, bu çok kutsal, çok muhterem. Ancak beyin sarsıntısı gibi yıllara yayılacak bir durum için mutlaka bir şartı olmalıdır, sürdürülebilir olması çok değerlidir. İlk günden itibaren elinize geçen her şeyi göndermek zor bir iştir. İlk gün herkes doğal olarak ekmek yağmuruna tuttu ama bugün yer yer ekmek sorunu var. İlk gün ısıtıcı acil bir ihtiyaç değildi, bugün ısıtıcı çok acil bir ihtiyaç. Bu bağlamda, bu gönüllülük potansiyelini verimlilikle birleştirmek çok değerlidir. Uzmanların önerilerini gözlemlemek ve yardımcıları verimli bir şekilde kullanmak çok değerlidir.

‘ÇADIR YOK, İNSANLARIN GECEYİ NASIL GEÇİRECEĞİNİ BİLMİYORUZ’

Kırıcı bir cümle kullanmadan çadır hakkında konuşmak çok zor. Eskiden “çadır devlet” bir aşağılama olarak kullanılırken, bugün tüm Adıyaman ütopyası bir çadır devlettir. Yani devletin bu çadırla ilgili halini, hezeyanını, engelleyici tavrını, düzenlerken uyguladığı ablukayı, akıl almaz derecede bir beceriksizliği, koordinasyon eksikliğini, insanların geceyi nasıl bir arada geçirdiğini bilemiyoruz. çocuklarla, özellikle köylerde (henüz kimse pek çoğuna gitmedi). Bir telefon geliyor, insanlar 13 çocukla dışarıda, donmadan sabaha kavuşmanın telaşı içindeler. Çadırla ilgili bu işi organize edeceğim dediğinde, tıkanıklığa neden olan uygulamasından derhal vazgeçmelidir.

‘En azından cami tuvaletlerini düzenlesinler’

Halkın başlangıçta böyle bir düzenleyici gücü yoksa daha faydalı ve hızlı uygulamalar geliştirdiğini gördük. Belediye yok, anladık. Adıyaman’da tek bir şey yapabilirler. Bu ülkede 170 civarında cami var. Keşke o camilerin tuvaletlerini düzenleseler. Şehre karşı işledikleri tüm suçları biraz hafifletecek bir şey. Çünkü salgın olarak kendimizi yiyoruz, uzman bilim insanları. İnsanlar sıkılıyor, söyleyemiyorlar ama burada tuvalet ihtiyacı var ve çıkarıldıktan sonra toplum için bir sağlık tehdidi haline gelmemesini sağlamak birincil öncelikleri.

‘BU BİR MUCİZE DEĞİL, BU BİZİM UTANCIMIZ’

İkincisi dil sorunu. Web sitelerine ne zaman erişebileceğimize bakıyoruz. “Mucize” geçmedi. Hatta dün baktım, birbiri ardına mucize. Bir şey arka arkaya oluyorsa bu bir mucize değil, sıradan bir olaydır ama birbiri ardına gerçekleşir. Kolu kesilen bir çocuğun kolu tekrar çıkabilir mi, işte mucize budur. Enkazda yaşam üçgeni oluşturan kişinin kurtulması mucize değil, bizim bir kusurumuzun giderilmesidir. Her can değerlidir. Hayatla buluşmalarını izleyen insan, bütün dünyasını, bütün kavramlarını sorgular. Ama bu bir mucize değil, bizim hatamız, bizim günahımız ve sosyal hatamız. O yüzden bu dili çok tehlikeli buluyorum. Bu bir mucize değil millet. Mucizeler çağı sona erdi. Akılla, tecrübeyle, deneyimle ve dayanışmayla analiz üretme zamanı…

‘ÇADIR VE TUVALET İÇİN ACİL GİRİŞİMLER YAPILMALI’

Tuvalet dedik. Tekrar tekrar söylüyorum. Şu anda sivil toplum ve halkın oluşturduğu dayanışma pratikleri başka sorunları da çözebilir ama çadır ve tuvalet için acil bir girişim gerekiyor ve bunlar artık pahalı ya da değerli şeyler değil. Fiziksel bir engel de yok.

Bundan sonra işini kaybeden, eşini kaybeden, işini kaybeden, sokakta kalan ve umudunu yitiren insanlar artık hepimizin sorunu. Önümüzdeki 15-20 yılı Türkiye’ye ipotek altına alan toplumsal bir olgu ve büyük bir felaketle karşı karşıyayız. Bu bakımdan düzenleyici olarak bunu söylediğimizde engel olmak yerine toplumun tamamını bu karar süreçlerine dahil edecek bir uygulamaya ihtiyacımız var. Sadece bir şey daha. Söylemek zorundayım. Bir konteyner çılgınlığı yaşanıyor. Bir konteyner 2 buçuk ton arkadaşlar. Bir kamyon veya tır çekici en fazla 2 tane alabilir. Bulunduğu yerden almak için bir vince ihtiyacınız vardır. Altını çizeyim, onu aldığımız yere kurmak için bir vince ihtiyacımız var. Bunun yerine, sarsıntının ilk 35 gününde bu insanları soğuktan, dondan ve yağmurdan koruyacak şeyleri barındıran, paketlenebilen hafif ekipmanlar geliştirmeliyiz.” (HABER MERKEZİ)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu